Evliya Çelebi'nin Şehirlerine Dokunmak / Evliya Çelebi Konuşmaları 2/1

Evliya Çelebi’nin Şehirlerine Dokunmak

 

Evliya Çelebi Çalışmaları Merkezi tarafından düzenlenen, Evliya Çelebi Konuşmaları serisinin ikinci döneminin ilk programında Ömer Faruk Aksoy ve Mustafa Aksay'ı "Evliya Çelebi'nin Şehirlerine Dokunmak" başlıklı sunumlarıyla ağırladık.  Program, merkez müdür yardımcı Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış’ın giriş konuşması ile başladı.

 

İlk seyahatler

 

İlk konuşmacı olarak sözü Mustafa Aksay aldı. Aksay soruyu şu şekilde yanıtladı: ‘’Faruk Bey ile yarım asır geçen bir dostluğumuz var bu elli beş yılı geçen süre zarfında ilk olarak İstanbul’dan birlikte yaptığımız Orient Express dediğimiz tren ile üç günlük Londra seyahati gezimiz var. Bir nevi kaçış oldu, Şeyh Nazım’ın mekanına sığındık orada da yatak yoktu. Şeyh Nazımın yatağında üç gün misafir edelim dediler ama kırk gün kırk gece Şeyh Nazım’ın yatağında beraber kaldık. İlk seyahatimiz birlikte böyle başladı.’’ Diyerek anılarını anlatan Aksay konuşmasını tamamlayarak sözü Ömer Faruk Aksoy’a bıraktı.

 

Seyahat aşkı bana nereden geldi?

 

Ömer Faruk Aksoy konuşmasına şu şekilde başladı: “Seyahat aşkı bana nereden geldi diye soracak olursak rahmetli dedemden geldiğini tahmin ediyorum, kendisi Hacı Şükrü Efendi Osmanlı ordusunda süvariymiş. Yemen’e gidip sağ olarak dönen yegâne askerlerden olsa gerek. Onun anlattığı hikâyelerle kulağımız doldu ve de 1957 yılında babamı ve kardeşimi etrafına alarak: ‘Okuyun fazıl olun Resulallah’a hâdim olun.’ demiş. Altmışlı yıllarda Türkiye’nin çeyreğini otostop ile gezdim babam çok sertti ve evden kaçardım annem de beni teşvik ederdi ve kollardı bana evliya oğlum derdi.”

 

Aksoy, Müslüman olmuş İngiliz yapımcılar ile ilk Afrika’ya yolculuk yaptığını ifade ederek Eritre savaşından etkilenen insanlarla ilgili bir belgesel çekeceklerini, beş haftalık bir seyahat olacağından söz ederek ilk Afrika tecrübesinin Somali, Sudan, Kenya olduğunu dile getirdi.

 

 One way ticket

Ömer Faruk Aksoy, “1971-1972’de İstanbul İmam Hatip’ten mezun olduktan sonra filmciliği yerinde öğrenmek diye tabir ettiğimiz yer Hollywood’du oraya gitmek arzusuyla içim yanmıştı. Ailemin haberi bile olmadan İstanbul’dan Paris’e 1972 yılı 18 Kasım’da Paris’e kaçtım. İkinci hafta Peugeot marka bisiklet alarak İsviçre’ye geldim. Benim Avrupa’daki hayatım İsviçre’de başladı.” dedi.

 

Mustafa Aksay, 2012 yılında Evliya Çelebi’nin Hac Yolu’nu çekmek üzere Ömer Faruk Aksoy ile yola çıktıklarını, yaz aylarında çekimleri tamamladıklarını söyledi. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde pamuk yatak ve yorganlarda yatıldığından bahsedildiğini ve pamuğun Medine hayatındaki önemi varmış intibahı edinen bilgiler okuduk ve burada mutlaka pamuk vardır diye düşündük üniversitede akademisyen hocalara sorduk ve kimsenin görmediğini söylediklerinde ümidi kestik. Peygamberimizin sık sık gittikleri evi ziyaret etmek üzere çekime gittik ve eve doğru yürürken dar bir yolda yürürken bir anda gördüklerimiz bizi şaşkınlığa uğrattı çünkü yolun iki tarafında kocaman pamuk kozaları ve insan boyundaydılar. İlk kez böyle bir pamuk ile karşılaştığını ifade eden Akay ağlamaklı olduklarını ve Evliya Çelebi yollarını çekmek için bu durumun işaret olduğunu düşündüklerini, Evliya Çelebi projesinin Medine’de ve böyle bir sebeple ortaya çıktığını ifade etti.

 

Programın devamında, Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış Mustafa Aksay’a “Balkanlardaki Evliya Çelebi anlatası, on yedinci yüzyıldan günümüze Osmanlı mirası, kültürü, geleneği nerelerde yaşatılıyor?” sorusunu yöneltti. Aksay, Balkan coğrafyasında Evliya Çelebi’nin olduğu gibi durduğunu söyleyerek Dubrovnik’de salgın sırasında Evliya Çelebi’nin karantinaya alındığını belirterek bu yerin hala durduğunu ve kültür merkezi olarak kullanıldığından bahsetti.

 

Hırvatistan Tarihini Evliya Çelebi üzerinden okumak

 

Mustafa Aksay, konuşmasının devamında 2017 yılında Hırvatistan’da yapılan Evliya Çelebi Sempozyumuna dair notlarını aktararak Evliya Çelebinin Hırvatistan tarihi açısından neden önemli olduğunu şu sözlerle ifade etti: “O sempozyumda bulunan hoclardan bir tanesi bize aynen şöyle söyledi: ‘Eğer Evliya Çelebinin Seyahatnamesi olmasaydı 16. ve 17. Yüzyıllar Hırvatistan Tarihi için tamamen karanlık bir boşluktu.’ dedi. Aksay, Evliya Çelebiye son derece güven ve saygı var hatta onun anlaşılması noktasında da belli bir incelik var. Evliya Çelebiyi bir kere okuduğunuz zaman oradaki kelimeleri anlamak içi okumak gerekiyor.”

Aksay, konuşmasının devamında TRT2 de yayınlanan Evliya Çelebi programını yaparken kullandığı metodoloji olarak seyahatnamenin bu işin çıkış noktası olduğunu, Evliya Çelebi’nin gittiği anlattığı yerlerin var olup olmadığının tespitinin çok önemli olduğunu ifade etti. Katılımcıların soruları ve katkılarıyla program sona erdi.

 

Haber yazım: Sümeyye Gülsoy, tarih bölümü 4. sınıf.