Seyahate Vesile Savaşlar, Savaşa Vesile Seyahatler / Evliya Çelebi Konuşmaları 2/2

Seyahate Vesile Savaşlar, Savaşa Vesile Seyahatler

Evliya Çelebi Konuşmaları serisinin ikinci döneminin ikinci programında konuk olarak Doç.Dr. Mustafa Göleç'i "Seyahate Vesile Savaşlar, Savaşa Sebep Seyahatler" başlıklı sunumuyla ağırladık.

Program, Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış’ın moderatörlüğünde yapılan giriş konuşması ile başladı. Danış, programa katılan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü M. Fatih Andı ve Evliya Çelebi Araştırmaları Merkez Müdürü Prof. Dr. Musa Duman’ı selamlayarak sözü konuşmacı Doç. Dr. Mustafa Göleç’e bıraktı.

Doç. Dr. Mustafa Göleç, Evliya Çelebi Seyahatnamesinin her Türk münevveri için altına sığışabileceğimiz bir cübbe olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Evliya Çelebi’yi modern manasıyla bir tür savaş muhabiri olarak tarif eden, Evliya Çelebi’nin bazı seyahatlerini harp seyahatleri olarak tasvir eden çalışmalardan bahseden Göleç, Evliya Çelebi’den iki buçuk asır önce yaşamış, bilim kurgu türünde eser vermiş olan Fransız yazar Jules Verne’in romanı olan İnatçı Keraban’dan bahsederek Osmanlı coğrafyasında geçen tek roman olduğunu, Keraban’ın Karadeniz’in etrafını dolaşan bir yol hikayesi olduğunu belirterek romanın 19. yy’daki  önemine değinerek günümüzde anlamını yitirdiğini söyleyen Göleç bunun sebeplerinden bahsetti.

Göleç konuşmasının devamında sanayi devrimi ile seyahatin risklerin azaldığını ve seyahatin askeri, iktisadi elitlerin ayrıcalığı olduğunu ama sanayi devrimi ile daha güvenli olduğu için daha fazla insanın seyahate çıkabileceği ve turizme dönüştüğünü belirterek seyahat ve turizm arasındaki farklara değindi. 1914’te I. Dünya Savaşı ile seyahatlerin kesildiğini ancak eski biçimi ile sona erdiğini, yeni biçimler amaçlar doğrultusunda yeniden ortaya çıktığı bir dönem olduğunu ve seyahatlerin kitleselleştiğinden bahsetti.

 

Savaşın seyahat tarihine olan katkısı

 

Doç. Dr. Göleç konuşmasına şu şekilde devam etti: “Savaşın seyahat tarihine önemli bir katkısı var, seyahatin kitleselleşmesine neden olan, devamında askerlerin anılarına harp tarihi dışında seyahat edebiyatı olarak da bakılabilir. Çünkü bireylerin tek tek somut mekanları birbirinden farklı olarak deneyimliyor ve bu anılar salt askeri bilgiler içermiyor, günlükler anılar fiziki ve beşerî coğrafyaya birçok gönderme içerdiği için seyahat olarak okunması gerekiyor.”

 

Mustafa Göleç sunumunu, Savaş Gezileri Örneklerine Bakarak Vücut Bulan Seyahat Edebiyatı başlıklı konusu üzerinden devam ettirdi. Siyasi ve diplomatik seyahatlere giriş yaparak savaş yılları boyunca en çok gezen hanedan mensubu II. Wilhelm olduğunu ve savaş çıkmadan önce II. Wilhelm’in yatı ile Norveç ziyaretini, Cephe’de Polonya’da Litvanya’da bulunduğunu ve İstanbul’a da geldiğini ve gezdiğini belirtti. Aynı şekilde bu ziyaretlere Osmanlı’dan da gidenler olduğunu buna örnek olarak ise Veliaht Mehmet Vahdeddin Efendi’nin birkaç defa Avrupa seferine çıktığını birincisinin Franz Joseph’in cenazesi için gittiğini, bir diğeri Kaiser için gittiği yolculuk olarak bildirdi. Bu seyahatlerin dışında bir de devlet adamlarının yurtiçinde yaptığı seyahatlerin neden ve ne amaçla yapıldığından bahsederek iç seyahatler ve iç siyasi seyahat olarak nitelendirdi.

 

Harp döneminde kitlesel edim olarak seyahat

 

Göleç, Uzun harp döneminde seyahati kitlesel bir edim haline getiren asıl faktörün, rütbeli rütbesiz er, subay, askerlerin kitlesel olarak yer değiştirmelerine dikkat çeken Göleç, sayıları milyonlarca diyebileceğimiz askerlerin kendi ülkelerini uçtan uca dolaştıklarını, yine milyonlarca asker muharip olarak ya da esir olarak kendi devletlerinin dışında başka memleketlerde de dolaştığından bahsederek dünyanın her tarafından insanların Osmanlı coğrafyası toprakları üzerinde dolaştıklarını belirtti. Müttefiklerimizin savaş yıllarında pek çok meslek grubundan gelenlerin de Osmanlı coğrafyasında dolaştıklarını ve bunları yazdıklarını, Osmanlı askerlerinin ise Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Romanya Sırbistan, Macaristan, Polonya, Rusya, Ukrayna, İran ve Hindistan’da esir olarak bulunduklarını dile getirdi.

 

Mustafa Göleç, Alt düzey askerlerin seyahatleri konu başlığının önemli olduğunu çünkü bu insanların gördüklerini yazdıkları ve seyahat edebiyatına girebilecek gözlemler içerdiğinden bahsederek; Josef Pomiankowski’nin Enver Paşa’nın Asya Cepheleri teftiş gezisine katıldığında yazmış olduğu notlara değinerek Osmanlı’da otomobil yolu olmadığını yazdığını anlattı. Pomiankowski’nin 20 subayımızı 1917 ağustosunda Isonzo Cephesine götürdüğünü burada Binbaşı İzzettin’in günlük tuttuğunu ve günlüğün içerisinde askeri açıdan önemli bilgilerin olduğunu anacak seyahat edebiyatı açısından da bakılması gereken bir kaynak olduğunu dile getirerek günlük içerisinde sadece salt askeri bilgilerin değil tren penceresinden balkan şehirlerini tasvir ettiğini, kasabaların, köylerin, yolların durumuna dair bilgileri içerdiğini belirterek konuşmasına günlükten bir paragraf okuyarak devam etti: “Öğle yemeğinden sonra Lasberg civarında ve yarım saat mesafede bulunan mağaralara gittik doğanın güçlü elleriyle oluşturduğu eşsiz eserlerinden biri stalaktik ve ıstalaktik çok güzel oluşmuş, hayal edilemeyecek güzellikte renkler çıkmış barış zamanında mağaraya senede elli altmış bin ziyaretçi gelirmiş o sebeple çevrede birçok otel var.” Göleç Binbaşı İzzettin’in yazdıklarını “Harp edebiyatı kadar seyahat edebiyatı denmeye layık satırlar.” olarak nitelendirdi.

 

Doğuyu sihirli uzak diyar olarak imgelemek

 

Doç. Dr. Mustafa Göleç, savaş sırasında yazılan askeri seyahatlerin bir kısmını başka müttefik devletler hizmetine girmiş subaylar tarafından yazılanların oluşturulduğunu dile getirdi.On beş bin Alman asker ve subayın Osmanlı devleti emrine girdiğini belirten Göleç, okur yazar olduklarını ve Osmanlı devletini savaş yıllarında gezdiklerini buraya sadece askeri bir karar doğrultusunda gelmediklerini Doğuyu Binbir Gece Masallarında olduğu gibi sihirli, bilinmeyen uzak diyar olarak gördükleri için geldiklerini anlattı.

Doç. Dr. Mustafa Göleç konuşmasının sonlarına doğru bilim, teknik enformatik seyahatlerin olduğunu, bilim adamlarının, şairlerin dolaştığını ve Mehmet Akif Ersoy’un savaş yüzünden Almanya’ya gittiğini 3 ay süreyle kaldığını Berlin Hatıraları’nı yazdığını, otelleri, trenlerin hızını, yazdığını söyleyerek manzum seyahat edebiyatının baş yapıtlarından biri olduğunu ifade etti.

Mustafa Göleç, katılımcıların sorularıyla çeşitlendirdiği örneklerle savaşın seyahate olan etkilerini değerlendirerek konuşmasını tamamladı.

 

Haber yazım: Sümeyye Gülsoy, tarih bölümü 4. sınıf.